Aynaya baktığında görmektesin kendini.
Lâkin, bu idrâk sırlar vehminin de fendini.
Ayna içine nasıl ediyorsun ki rihlet1?
Sen misin aynadaki tecellî? Bir tahlîl et!
İki boyutlu ancak, fehmeyle ki, gördüğün;
Sense üç boyutlusun. Burda, işte, kördüğüm!
Sağ elini kullansan, aynadaki solaktır.
Bunun sırrı aynanın sırrına muallâktır2.
Şu hâlde bu tecellî aynın değildir senin.
Ama gayrın da değil! İdrâk et, derin derin!
İşte sana bir misâl, mantıka da aykırı;
Zîrâ, bir şey: bir şeyin ya aynıdır, ya gayrı!
Akl-ı Meâş'a göre yoktur bir üçüncü hâl.
Bu örneğin fehmi de bu Akl'a göre muhâl.
İşte Hak da bu Kevn'i Kendi'ne seçti mir'ât.
Bu aynada seyretti tecellîsini kat kat.
Bu kapsamda mahlûkat aynı olamaz Hak'kın.
Ama gayrı da değil! Rab'bim, şu işe bakın!
İnce bir idrâktir bu. Sakın kaymasın ayak!
"Panteizm"e düşmeden fehmedilsin bu siyâk3.
Kevn Hak'kın aynasıdır, nereye bakarsan bak!
İnsanı ârif kılan bu sibaktır4, bu sibak!