Gerçek Vâris'i Teşhis Edemeyen Hulefânın Hâlini Beyân Eder

Bâzı Mürşid göçerken bilinmez kimdir Vâris;
İştihayı kabartır vefat ve birkaç hâris1.

İlim, iz'an2
yoksunu ordan oraya koşar;
Vârisse atı alır, Üsküdarı da aşar.

Gerçek Vâris bırakmaz ihvânı muallâkda;
Liyâkatsız hulefâ çözüm arar talâkda3.

Ateş böceği gibi Nûr'a yönelir ihvân.
Feyiz Vâris'den gelir; başkasınınki yavan.

İsyân ve gıybet basar idrâksiz hulefâyı;
Nefisleri de bulur kıylukālde sefâyı.

Fındık kurdu misâli, bu minnâcık dünyâsı,
İz'ansız halîfenin olur artık rûyâsı.

Dışındaki her şeyi reddederek bahilce4
,
Bu ufacık mahbese kilitlenir câhilce.

Vehme mağlub düşerek terkedince edebi;
Mürîdânı da olur tıpkı kendisi gibi.

Tarîki mahzâ zikir sayanın sonu budur;
İlimden nasîbsizin nefsi mutlak kudurur.