IX. DERS - TEVHÎD-İ EF'AL

Senin mi fiillerin? Nedir bu gizli kibir?
Ef'alin Hak'ka ait; tövbe et, tekbir getir!

Nefsinin vehmidir, bil, fâil olduğun sanmak;
Kendini Rab olarak görmeğe kalmış ramak1!

Ef'alini hikmetle yaratan Rab'dır ancak;
Bu idrâk ile sen de saf kulluğa aç kucak.

Vermedikçe Rab'bına ef'alini bittemyiz2
,
Olur musun ef'alin künhünü hiç mümeyyiz?

"Lâ fâile illallāh"
Tevhîd-­i Ef'al'dir, bil!
Bu idrâkle sâlikde ifnâ olunur fiil.

Karagöz perdesinde bir sûretsin, bakar-kör;
Sen, ef'ali yaratan O Ulu Üstâdı gör!

Olur cüz'î irâde, perdesi basîretin;
Kezâ muharrîkidir, nefis denen meretin.

Bu cüz'î irâdeyi söküp atsan fehminden,
Geriye ne kalırdı, bak bakalım, kendinden?

Pâdişah huzûrunda emre müheyyâ bir er,
Sultânî irâdeye tâbi' olarak bekler.

Kendi irâdesiyle bir iş yapması muhâl.
Meslûbü-l irâdedir; huzûrda cârî bu hâl.

Hak
huzûrunda olmaz irâde emâresi!
Bu, cebr-i izafî ki edebin irâesi.

Huzurda bulunana ârif olunur ıtlak;
O'nun tâbi' olduğu cebir de cebr-i mutlak.

Var sen cebr-i mutlaka tâbîliğini fehmet;
Ef'ali de Hak'dan bil; bu fakr ile bul rahmet!