Cem'e vâsıl olanın garip olur ahvâli;
Hak'dır burada zâhir; halksa bulur zevâli.
Hak'kın Zât'ıyla, mürîd, giyinmekte bir libâs;
Beşeriyyeti olur zâhirî bir iktibâs.
Cem makāmında mürîd Hak'kın Zât'ıyla mevcûd;
Bu idrâk ile Hak'ka Hak ile eder sücûd.
Hak ile Hak olmuştur; edilmez artık tadlîl1;
Ârif için ahvâli yalnızca Hak'ka delîl.
Sır'rıyla parıldayan apâşikâr bir mâhdır2;
"Fe eynemâ tüvellû, fe semme vechullāh"dır.
Bu makāmda mürîde cümle halk bâtın olur;
Nereye dönersen dön, eşyâ mir'âtın olur.
Bütün zâhirî esbâb ifnâ olur gözünde;
Sebebü-l Esbâb3 ile fâil olur ve zinde.
Hiç bir çile, meşakkat döndürmez O'nu Hak'dan;
Helâl eder hakkını herkese, bil ki, sıdkan.
Hak'kın Kelime'sidir; evsâfı Rûhullāh'dır;
Eğer temyîz edersen, ne emîn bir penâhdır!
Bu makāmda çözülür İsâ'nın tüm esrârı;
Olur zîrâ, Sırrü-s Sır, Rûh'un aslî makarrı.
Nasıl olursa namaz mü'minlerin Mi'râcı,
Oruç da bu makāmın remzidir ve sirâcı.
Mahzâ Rahmet olmakta Cem'i zevk eden mürîd;
Kılmaktadır bu makām İnsân'ı aslî, ferîd.