İnsân-ı Kâmil

"Benlik" beşerin, kendine, has bir vücûd atfıdır.
"Kemâl", Hak'la bâkıy olup, bu serâbın mahvıdır.

"İnsân-ı Kâmil"dir ancak bu tekâmüle sâhib;
Beşer ancak bu vasıfla edilmiş olur tezhib1.

"Vücûd tekdir: Hak'ka mahsûs! Bölünmez parçalara.
Cümle âlem bu Vücûd'da gelmektedir zuhûra.

"Nefis" bu idrâki sırlar; "Rûh" ise bâkıy kılar.
İnsân ifnâ-i nefs ile "Hakîkat"lara dalar.

Bu idrâki, Kâmil İnsân, nasıl uygular hayret!
Adâlet ve ihsân ile fehmedilir bu kesret.

Bu idrâk ile yaklaşır eşyâya ve beşere;
Rahmân'ın mazharı olur hem hayra ve hem şerre.

İnsân-ı Kâmil Şer'i Şerîf'e eder ittibâ;
Bunlar: mürebbi' ve emrâz-ı beşere2 etibbâ3.

Ahvalleri levn-i beşer ile olsa da telvin4,
Hepsi "Nûrânî", hepsi hassu-l havassıdır Kevn'in.

Olmasa İnsân-ı Kâmil insanlık eder sukut5
.
Rengiyle, mücevherâtta, misâldir ona yâkut.

Kibrît-i Ahmer'dir, bil ki, her bir İnsân-ı Kâmil;
İhyâ eder gönülleri, ulvî sırrı da tahmil.

İnkılâb eder altına paslı kalp, himmetiyle;
Kutbiyyeti musaddaktır6 ihvâna hizmetiyle.

Yâ Rab
! Yakîn kıl bizleri İnsân-ı Kâmil'lere
Ki şevkle hâdim olalım "Sır'rını Hâmil"lere7.