Mürşidsiz Muallâkda Kalmak Ne Elîmdir!

Muallâkda kalanın mürşidi şeytân olur;
Azan nefsi, yeniden, umûma fettân1 olur.

Aynası da nefsinin eski pasa bürünür;
Vâris-i Nebî bile ona öcü görünür.

Vehm-ü hayâlât içre nefsi coştukça coşar;
Kibr-u azamet ile da'vâ peşinde koşar.

Fehmedemez hâlini; kör olmuş basîreti!
Sûretine aksetmez, heyhât, artık sîreti!

"Mürşidsiz kemâl"(!) için hep bir mu'cîze bekler;
O bunu bekledikçe müktesebâtı2 tekler.

Soyunur yavaş yavaş kesbî hasletlerinden;
Himmetten ırak kalır, bâgıy3 olur yeniden.