Diplomalı Gabîler

Bir kimseyi, diploma, kılabilseydi İnsân,
Olması gerekmezdi diplomalıda noksân.

Nice hekim vardır ki diploması vardır da
İğne bile yapamaz iki kere ardarda.

Bâzan bir asistanın yayını mebzûl olur;
Nice profesör vardır, mevzu dilenir durur.

Diploma, resmîyette, en asgarî bir haddir;
Dirâyet ve ilimdir, ammâ, medâr-ı takdir.

Bazı kimse vardır ki diplomasızken bile,
Doktora yaptırmıştır ilm-ü dirâyet ile;

Bu irşâdla yetişen hayırlı şâkirtler de
İlmine vâris olup ünlenmiştir âlemde.

Yoksa eğer insanda bu yetenek ve bu hâl,
Diplomanın, kişiyi, Mürşid kılması muhâl!

İrşâd Allāh vergisi, anlayan için tabî;
Tükürükle Şems sönmez; ve "feyyâz" olmaz, gabî!

İcâzet de böyledir, dervişi Şeyh gösterir;
Ammâ dirâyet ve ilm eğer değilse destgîr1,

Geremez, Şeyh Efendi, hiç bir ihvâna kanat;
Çoğu kere gıybetle eder durur kanaat.

Bunlar resmî şeyhlerdir, her şeyleri vitrinlik;
Sathî etvâr ve bilgi verir mi hiç derinlik?

Ömürleri bâtılı laklak etmekle geçer;
Vehimleri herkese bâtıl bir değer biçer.

Çoğu, zâten merdûddur2
bu lâfzî makāmlardan;
Nefisleri onları gösterir, hayret, handân!

Bakarsınız, hiddetle birdenbire parlarlar;
Bohçacı kadın gibi dedikodu yaparlar.

Ne Fıkıh, ne Hadîs, ne de Kur'ân Tefsîri,
Sohbete konu olur. Bunlar: vehim esîri!

Ne "Etvâr-ı Seb'a"nın hâlâtından anlarlar;
Ne "Merâtib-i Tevhid"in sohbetine dalarlar.

Çiğnedikleri sakız hep aynı terânedir;
"Pirlerin hikâyâtı" bu cehle bahânedir.

Nakille, hikâyeyle doludur ömürleri;
Tekâmülleri, heyhât, durmuş dönmüştür geri!

Taklîd-i tarîkattan başka her şeyden câhil
Kimse bunlar! İrşâda olamıyorlar dâhil.

Taklîd-i mezâhibin bir başka türlüsü bu;
Bunlar da kılmış, hayret, tahkîk yolunu tabu3!

Mürşidlik edemezler; tıpkı bohçacı gibi
Dedikodu yaparak, terkederek edebi

İrşâd makāmındaki zâta bühtân ederler;
Münâfıkça, kibirle ihvâna ta'n ederler4.

Kendisini nefsinin kulesine kapatan,
Bir kâğıt parçasından dâim mûcize uman,

Görgüsüz, dirâyetsiz, ilimsiz, diplomalı
Bu cühelâ, acabâ, neyi sorgulamalı?

Diploması kendine vermiş midir dirâyet?
Gerçek midir acabâ vehmindeki hidâyet?

"Sağduyu" dediğinde aceb var mı rekâket?
Tahkîk ya da gıybet mi olur ona felâket?

Gönüllerinde tulû eden aceb neler var?
Hangi kıstas şeytâni vehimlerini savar?

Kalbi mühürlü kimse için bütün sorular,
Hep nefsini tatmînen, vehimle yoğrulurlar.

Biliniz: rezîl eder herkes kendi kendini,
İdrâkden âciz ise nefsinin bu fendini.