Olursa, bey'atinde, sâdık bütün mürîdân,
Mürşid'in meydânı da olur şâtır ve handân.
Müridin baş görevi: nutk-ı Pîr'i haklamak.
Bu feyz ile korunan mürîdse olmaz ahmak.
Mürşid'e teslimiyet olmadan kemâl olmaz;
Noksan teslimiyetle kemâl heybesi dolmaz.
Bunun âdab erkânı, bilin ki, ince iştir;
Mürîd buna uymazsa pekçok azar işitir.
Teneşirdeki cesed gibi olmalı derviş;
Şerri aslā hayıra etmemelidir teşviş.
Efendisi ne yana döndürürse dönmeli;
"Mürşid'e irâdeyi terk" olmalı emeli.
Mürşid'inin hayrına bir teklif yapsa mürîd;
Ve bu kabûl görmese, eğer değilse reşîd,
Bir kez daha tekrarlar, sonra edeben susar.
Aksi hâlde, yalnızca, gizli kibrini kusar:
Vehmi ve de hayâli, fendiyle "Levvâme"nin,
Benliğin derûnunda, ederek âh-u enîn,
Gerçeği örterekten gösterir şerri, hayır:
Israrla, teklifini Mürşid'ine dayatır(!)
Mürşid'in: "Edeb Yâ Hû!", diyesi gelir birden
Ama gene setreder bu hatâyı, üzmeden.
Aklını, tedbîrini üstün gören bu mürîd
Bilmez ki, bu noksanlık kılar feyzini cerid1.
Vasî olan Mürşid'dir; mürîdse ancak mutî;
Ve ancak itaatle olur tekâmül katî.
Bundan nâşî, ihvânım, idrâkli kul olunuz!
Uyunuz bu edebe! Kesilmesin yolunuz!